5 Şubat 2014 Çarşamba

Farkında mısınız??

Sesim çıkmasa da tüm etkinlikleri kardeşim ojeler blog sayesinde takip ediyorum. hele de serap tanın dillere destan doğum gününü keyifle dinledim.

Bu postu yazmama da suinin etkinlikte yazmıyor artık demesi vesile olmuştur. Kelebek etkisi diyelim :)

Son zamanlarda apayrı kesimlerce yazılmış birçok şey okudum.
Ama bana çok enteresan geldi ki hepsinde yazılanlar aynıydı.
Konumuz: FARKINDALIK...


Parapsikoloji, din ya da kişisel gelişim.. Türk ya da yabancı, Müslüman ya da gayrimüslim..


Tüm kaynaklar aslında hemen hemen aynı şeyi söylüyor bu konu ile ilgili.

Farkındalık kelimesi de çok ilginç aslında. Çünkü düşündükçe gerçekten de fark ediyor insan...

Çok sağlıklı düşünen, tutarlı, ne biliim çok da örnek alınacak bir birey sayılmam aslında

Ama farkında olmadan yapılması gereken bir sürü şey yaptığımı fark ettim.

Propagandası yapılan şey hep aynı. Pozitif ol iyi düşün!!


Neden??

Neden pozitif oluyoruz hep, neden her şeye iyi yanından bakalım ki. Kötüyü niye görmezden geliyoruz, Yada arka plana itince yok olduğunu mu zannediyoruz.

Asıl işin içine iyi-kotu, güzel-çirkin diye yorumlamalar girince oluyor her şey. 


Hayatta kötü de var. Bunu kabul etmek neden bu kadar zor?

Bir şeyi reddettiğin an o artık senin dünyanda daha fazla enerji alanı yaratmaya baslar diyor kitaplar. Varoluşun içindekileri ayırt etme sadece farkında ol.

Bu konularla ilgili en popüler kitap bildiğiniz gibi Secret. 


Kitapta yoğun bir isteme halinden söz ediyor. Biz buna dua diyoruz. 

Ama dualarına da dikkat etmeli insan. Allah'tan sabır istersek, sabredecek dert de istemiş oluyoruz.

Dua edip edip hadi olsun artık diye beklemek de doğru değil.

"Ne zaman olacak?" fikri, "olacak mı?" fikrini bu da umutsuzluğu ve olmama ihtimaline inanmayı doğuruyor.
Bi yerde Allah'a güvenmek ona bırakmak gerekiyor. 


Çok içten ettiğim dualar genelde oldu. Ama hiç bi zaman olmasını da beklemedim.

Diyorlar ki etrafla, olaylarla ilgilenmemeli insan. Kendi içine bakmalı kendini izlemeli.

Mevlana dermiş ki "30 cm önümden ilerisine bakmam". 


Çok şaşırdım bu sözü duyunca. Hoşuma da gitti. Çünkü ben de yolda orda burda kaldırıp kafamı etrafıma bakmam hiç. Biri ancak dibime kadar gelirse ilgimi çeker. Genellikle kendi düşüncelerimi izlemekle meşgulümdür. 

Ama kitapları okudukça, bir şeyler öğrendikçe aslında düşüncelerimi izleyerek kendimle ilgili birçok şey keşfettiğimi anladım.

Duyguları izlemek biraz daha zor. Duygular düşüncelerden daha yoğun enerjiler olduğu için insan objektiflikten kolay kolay sıyrılamıyor. Ama izlersen her şey çok farklı gelmeye başlıyor.

Mesela öfkelendiğin bir anı düşündüğünde, kendini dışarıdan izlersen,yorum katmadan bakarsan duruma, dünyanın en saçma şeyi gibi... İnsan bir de gülmeye başlıyor. "Ee noldu yani yükseldim gecti, o kadar da haklı değildim aslında bu kadar gerilmeye değer miydi" diye düşünüyor.

Bu noktada yine başa dönüyoruz. İyi ya da kotu durum yok. İyi yorumladığınız ya da kotu yorumladığınız haller var. 


Mesela kıskançlık iyi ya da kotu değildir diyor farkındalık eğitimleri veren biri. Kıskançlık kıskançlıktır. Ama Bir olayı kötü yorumlarsan can sıkıcı bir hal almaya baslar. Kıskançlık da basına dert olur.

İnsana verilen en büyük nimet "UNUTMAK" bence. 

Kendime kızardım hep balık hafızam yüzünden.. Ya da duygularım üzerine odaklanamadığım, unuttuğum için ama son zamanlarda yaşadıklarım ne doğru bir şey yaptığımı bir bir önüme koydu.

Öfkeyi, kıskançlığı, kini, ayrılığı, gururu, egoyu, bunun gibi tüm can sıkıcı duyguları kötü diye değerlendirmek yerine, hayatta bunlar da var diip kontrollü yaşayıp bitirmek, unutup yola devam etmek gerek.

Ay çok gaza geldim uzun uzun yazdım.. Buraya kadar sabredip okuyana da benden hediye olsun. Buyrun dinleyin efenim bakalım beğenecek misiniz ;)